22 Eylül 2015 Salı

MÜLTECİLERİN MİDİLLİ ÇIKARTMASI


Her perşembe bütün Midilli Ayvalık 'a akın ederde biz dururmuyuz dostlarla şöyle 3 günlük kısa bir tatil yapalım diyerek tutuyoruz Midilli yolunu... Ayvalık'tan mis gibi deniz havası ala ala gezi teknesiyle adaya yaklaşırken uzaktan ilk gördüğümüz, kocaman gemiler ve onların her gün mültecilerle doldurulup Atina 'ya taşındığını öğreniyoruz.
1,5 saat süren yolculuk sonrası kapı vizesi almak için geçen 20 dakikada eklenince yaklaşık 2 saatte adaya ayak basıyoruz. Gümrükten geçipde adaya ayak bastığımız ilk an hepimizde şok etkisi yapıyor, limanın otoparkından çıkıpta hemen karşıdaki Hotel Blue Sea' ye gidene kadar gördüğümüz manzara karşısında dehşete kapılıyoruz yüreğimiz sızlıyor yerler yatan yada oturan insanlarla dolu ve bir anda kendimizi televizyondan üzülerek izlediğimiz gerçeklerin içinde buluyoruz .
Odalarımız akşam üzeri teslim aldığımızda ilk önce manzarayı görebilmek için balkona çıkıyorum ama gördüğüm patlak botlar yerlerde yatan insanlar nedeniyle manzaranın önemi de kalmıyor dönüp bir kocaman yumuşak yatağa birde küçücük çocuklarıyla kaldırımda yatan insanlara bakıyorum kim bilir kaç gündür bir mendil bile almadan bıraktıkları sıcak yuvalarından uzakta bilmedikleri ülkelere ulaşıp canlarını kurtarmak için uğraşıyorlar. Bu düşüncelerle 2 fotoğraf çekip bir dahada o kapıyı açmıyorum.
İki gün rehberimizle adayı geziyoruz ve gezimizin 3. gününde gittiğimiz Molivos'un onların hiç bilemedikleri yeni hayatlarının başlangıcı olduğunu görüyoruz. Ayvacık ve Assos ’dan Suriyeli, Afgan, Irak, Myanmar' lı mültecilerin günün her saati gündüz ve gece çoluk çocuk yüzlerce insanın müthiş paralar ödeyerek  25’er 50’şer kişilik gruplar halinde uyduruk şişme botlar veya küçük teknelerle Midilli adasına geçmeye çalıştıklarını görüyoruz.
Assos 'dan Midilli adasının kuzey ucundaki Molivos ’a olan mesafe neredeyse gözle görülecek kadar yakın eğer deniz dalgalı değilse kısa bir sürede hedeflerine ulaşabiliyorlar ama dalgalı ise felaket çok net ortada çünkü bir şekilde ulaşabildikleri kıyılar patlak botlar ve can yelekleri ile dolu . Mülteciler, adaya ayak bastıklarında kendilerini şanslı sayıyorlar yüz ifadeleri sevinçli fakat dram burada bitmiyor yüzlercesi kampa götürmek üzere kendilerini almaya gelecek otobüsleri beklemek yerine genç, yaşlı, çoluk, çocuk aç susuz 65 km'yi Midilli merkeze limana doğru yürüyerek gitmeyi tercih ediyorlar.
Yolculuktan ve yürümekten yoruldukları için asfaltta yada toprak alanlarda yatarak dinleniyorlar bu görüntüler yürek parçalıyor yoldan geçen araçları ve otobüsleri durdurmaya çalışıyorlar ancak mültecileri araca almak yada yardım etmek kesinlikle yasak hapis cezası var.
Yürüdükleri her yerde ayakkabı çorap giysi can yeleği ve çocuk bezleri var, ada yolları tam bir çöplük görünümünde. Liman bölgesinde de bütün sokak araları sahilde bulunan banklar ve çevresi yerlerde yatan mültecilerle dolu. Otellere alınmıyorlar yiyecek alabilmek için kuyruk bekliyorlar, banyo yok tuvalet yok ve tüm bu görüntüler yürekleri dağlıyor.Seyahat bürolarının önünde sürekli kuyruk var pasaportu olanlar ilk gemiye binebilmek için kuyruğa girip bilet almaya çalışıyor, olmayanların ise daha ne kadar asfaltta yatıp evrak bekleyecekleri bilinmiyor.
Yürümek yerine otobüsleri bekleyenlere Molivos 'ta Birleşmiş Milletler görevlileri gıda yardımı yapıyor kamp adı verilen top sahasında okul bahçelerinde üst üste yatarak işlemlerinin yapılması için bekleyişe başlıyorlar ve Atina'dan kağıtları gelip işlemi bitenler otobüslerle merkeze götürülüp gemilerine bindiriliyorlar.
Her gün 2 veya 3 gemi dolusu insan Atina 'ya başka bir kampa oradan da kendilerini kabul eden diğer ülkelere gidiyorlar. Gerçek şu ki Yunan hükumeti adaya girmelerine izin veriyor ama hızla da onları adadan gönderiyor.Bu insanlık dramı daha ne kadar sürecek bu gemiler daha ne kadar gidip gelecek bilinmiyor.




14 Eylül 2015 Pazartesi

OLGUN İNCİR REÇELİ


Benim için kahvaltıda reçel yemek güne tatlı tatlı başlamak demektir ve bu durumda sofrada bir kaç çeşit reçel mutlaka olmalıdır. Açıkçası bu reçel tutkusu yüzünden denemediğim tarif kalmadı da diyebilirim.
Bunlardan biride yıllardır severek yaptığım şimdi tam en güzel zamanı olan olgun incir reçelidir ve kendileri kış boyunca kahvaltı sofralarımın baş tacıdır. İncire bayılırım ama ne yazık ki bahçemde incir ağacım yok bu durumda öncelikle pazarın yolunu tutup incirlerin en güzellerini seçerek almak gerekiyor. Sonrada geçelim tarifine;
Malzemeler:
1 kg olgun orta sert incir
4 su bardağı  toz şeker
1,5 su bardağı su
Birkaç damla limon suyu
İncirlerin dış kabukları delmeden dikkatlice soyulur.
Diğer tarafta su ve toz şeker kaynatılır. Kaynayan şerbetin içine incirler yavaşça bırakılır ve delinmemeleri için karıştırılmaz. Gerekirse tencere sallanabilir.
Reçel kıvamını bulunca limonu sıkılarak 2 dakika sonra ocaktan alınır.
Sıcakken temiz ve kuru bir kavanoza doldurulup kullanılmamış bir kapakla sıkıca kapatılıp ters çevrilerek soğumaya bırakılır.
Blog' um aslında yemek tarifleri blog' u değil ama yemek yaşamın bir parçası olduğuna göre ara ara sevdiğim ve dostlarımın beğendiği tarifleri burada da yazmak onları yemek yada yedirmek kadar keyifli, deneyenlere şimdiden afiyet olsun.