21 Ekim 2016 Cuma

AYVALI NARLI KUP

Tembel blogger uzun bir aradan sonra içerisinde sonbaharın güzel meyvelerinden ayva ve narı bulunduran hafif ve enfes bir tatlı tarifi ile instagram takipçilerinin isteği üzerine yeniden iş başında...

MALZEMELER
Muhallebisi
4 su bardağı süt
1 su bardağı toz şeker
1,5 çorba kaşığı un
1 çorba kaşığı nişasta
1 parça damla sakızı
1 paket krem şanti

Ayvalı katman
3 adet ayva
1 büyük çay bardağı su
1 büyük çay bardağı toz şeker
2 adet karanfil
Süslemek için nar taneleri fıstık ve nane yaprağı

3 bardak süt bir tencerede toz şeker, un, nişasta ve damla sakızı ile karıştırılarak pişirilir. Soğuması beklenir, 1 bardak soğuk süt ile krem şanti çırpılarak krema haline getirilir soğuyan muhallebiye çırpıcı ile karıştırılarak eklenir.
Diğer tarafta kabuğu soyularak şeker ve karanfille suyunu çekene kadar pişirilen iri doğranmış ayvalar soğuyunca ezilerek püre haline getirilir.
Kuplara önce muhallebi sonra ayva püresi üzerine tekrar muhallebi konularak nar taneleri toz fıstık ve nane yaprağı ile süslenerek soğuk olarak servis yapılır.


4 Temmuz 2016 Pazartesi

GÖMEÇTEVİM EVİM DERGİSİNDE

İstanbul'daki yaşantımıza nokta koyup Gömeç'de yaşamaya karar verdikten bir müddet sonra 2014 yılında ilk kez blog yazmaya başladım.  Amacım hem büyük şehirlerden kaçmak isteyen  insanlara fikir vermek, hemde çok sevdiğim hobilerimi naçizane beni takip etmek isteyenlerle paylaşmaktı. Ardından instagram ve facebook hesaplarımı açtım. Bunlarla uğraşırken bir gün evimi en çok sevdiğim derginin sayfalarında göreceğim aklımın ucundan bile geçmezdi.

Günseli Büyüksağış hanım beni arayıp sizin içinde uygunsa evinizde çekim yapmak isteriz dediğinde şaşkınlık içerisinde hemen kabul ettim. Bana verdikleri gün ve saatte İbrahim Özbunar ile evime geldiklerinde karşımda güler yüzlü alçak gönüllü ve dünya tatlısı iki insan buldum. Sohbet muhabbet çekim derken günün nasıl geçtiğini anlayamadım bile...


Bu güzel günün ardından bana kalan hayatımda hoş bir anı olacak fotoğraflar ve ilk çıktığı günden bu yana hiç bir sayısını kaçırmadığım Evim dergisinin benim için çok özel Temmuz 2016 sayısı...
Herkese şeker tadında mutlu bayramlar dilerim.

5 Haziran 2016 Pazar

KAYISILI KURABİYE

Yaz aylarının en güzel meyvesi kayısıyı sevmeyen pek yoktur herhalde, bizim evde dalda ilk sararan ile son tane kalana kadar kayısı hiç eksik olmaz. Laf aramızda havasından mı suyundan mı bilinmez ama buradaki kayısının tadını da başka bir yerde bulamıyorum. Tazecik tükettiğimiz gibi reçeli marmelatı, kurusu, keki, turtası, kurabiyesi derken tadına doyamadan bitiverir. Dalından yeni koparılmış kayısılarla içine ceviz koyup tatlı olarak da yenilebilen top top kireç suyunda kayısı reçeli nin tarifini geçen yıl vermiştim. Şimdide mis kokulu az şekerli hafif mayhoş bir kurabiye tarifi vermek istiyorum.
KAYISILI KURABİYE
1 su bardağı minik doğranmış hafif sert kayısı
200 gr oda sıcaklığında tereyağı
2 yumurta
6 silme yemek kaşığı pudra şekeri
2 su bardağı beyaz un
1,5 su bardağı tam buğday unu
1 adet kabartma tozu
Hindistan cevizi
Öncelikle fırını 180 dereceye ayarlayıp çalıştırıyoruz. Yumurtaların aklarını sonra kullanmak üzere sarısından ayırıyoruz. Yoğurma kasemizde 2 yumurta sarısı 200 gr yumuşak tereyağı ve pudra şekerini pürüzsüz hale gelene kadar karıştırıyoruz. Unları kabartma tozunu ve kayısıları ekleyip hamuru oluşturuyoruz fakat kayısılarınız yumuşak ise ilave un eklemeniz gerekebilir. Oluşan hamurdan ceviz iriliğinde parçalar koparıp yuvarlayarak önce iyice çırpılmış yumurta akına sonrada hindistan cevizine bulayarak önceden ısıttığımız fırında üzerileri hafifçe sararana kadar pişiriyoruz. Bu kurabiye özellikle ılıkken çok keyifle yeniyor söylemiş olayım.
Bu yapımı son derece pratik lezzeti doyumsuz tarifi deneyecek olanlara şimdiden afiyet olsun...





  



1 Haziran 2016 Çarşamba

ESKİ ABAJUR YENİLEME

Yaz gelince çoğu yazlık evin olduğu gibi bizim evinde trafiği artıyor. Sabah ile akşam arasında yaşanan zaman an misali çarçabuk geçip gidiyor, yapılması planlanan projeler yazılması gereken yazılar bir bir ertelenmeye başlıyor. Hele birde okullar kapanıp minik ayaklar evde dolaşmaya başlayınca değil bir projeye başlamak ya da bir post yazmak bir kare fotoğraf çekmeye bile zaman bulunamıyor. Şu sıra son bir fırsat yakalayıp artık görmekten bıktığım ama sağlam olduğu içinde atmaya kıyamadığım eski mini başucu abajurumu çarçabuk yeniledim. Sizinde evinizde böyle görmekten sıkıldığınız objeler varsa elinizde bulunan malzemeleri kullanarak onu yenileyebilirsiniz.
Kullandığım malzemeler en basitinden kendir ipi ve peligom yapıştırıcı sonrasında süslemek renklendirmek,  üzerine resim yapmak veya yazı yazmak zevke kalmış.



2 Mayıs 2016 Pazartesi

PALET TAHTASINDAN KASA

Tatil dönüşü kafamda yapmayı planladığım işlere hemen el attım. Yürüyüşlerimden birinde bulduğum uzun zaman dışarıda kalıp iyice eskimiş üzeri yazılı kırık bir palet tahtasının orijinal halini bozmadan bir kasa yapmayı planlamıştım. Fazla uğraştırıcı bir iş de değil aslında, bir kaç çivi bir parça halat işte her yerde kullanılabilecek vintage bir kasa...






Fotoğraflardaki dresuarıda daha önce atılmış parçalardan yapmıştım, her tahta parçası tekrar değerlendirilebilir unutmamak lazım... 




6 Nisan 2016 Çarşamba

EKŞİ MAYALI EKMEK

Ekmeğimi ekmek makinasında kendim yapar yapamadığım zamanda fırından daha doğal ve sağlıklı olmasından dolayı ekşi mayalı ekmek alırım. Bir süredir ekşi mayalı ekmeğide kendim yapmayı düşünmüş ama uzun süreç ve teferruatı gördükçe de yapımı zor gibi gelmişti. Ama bir şeyi gerçekten yapmak isteyince aslında zor zannedilen şeyin gözümüzde büyüttüğümüz gibi zor olmadığını anlıyoruz. Bir araştırma döneminden sonra okuduğum tarifleri kafamda birleştirerek önce ekşi mayamı sonrada ilk ekmeğimi yaptım.
İlk ekmekten bu yana yaptığım her ekmek mükemmel kabarmış gözenekli ekmekler oldu. Sadece fırın ısısını ayarlayana kadar iç kısım hafif nemli kaldı. Son ekmekte onuda aşınca artık her şey tamamdır. Şimdi ekmeğimin tarifine geçebilirim.
Ekmeğimizi yapabilmek için öncelikle ekşi mayaya  ve de mayamızı hazırlamak için 10 gün zamana ihtiyacımız var.
EKŞİ  MAYA YAPIMI:
4 çorba kaşığı tam buğday unu
4 çorba kaşığı içme suyu
1 tutam deniz veya kaya tuzu
1. GÜN: Cam bir kasenin içinde 4 silme çorba kaşığı tam buğday unu, 4 çorba kaşığı su ve bir tutam deniz tuzunu küçük bir tahta kaşıkla pürüzsüz olana kadar karıştırın, kaşığa yapışan hamurları da sıyırıp kaseye koyun. Üstünü temiz bir bezle örtüp havadar ama güneş almayan loş bir yerde bekletin. Mayalanma için en uygun sıcaklık 20-22 derece civarıdır.
2.GÜN: Kasedeki karışımın üçte birini bir kenara ayırıp üzerine 4 silme çorba kaşığı tam buğday unu ve 4 çorba kaşığı su koyun, küçük bir tahta kaşıkla pürüzsüz olana kadar karıştırın, kaşığa yapışan hamurları da sıyırıp kaseye koyduktan sonra üzerini tekrar örterek ertesi güne kadar dinlendirin.
3. GÜN: Bu günden itibaren 10. günde dahil olmak üzere mayamızı her gün aynı saatte şöyle besliyor ve yaşatıyoruz. Kasedeki karışımın yarısını bir kenara ayırın. (Bunu yaptığınız herhangi bir hamur işine yada mücvere vb. yiyeceklere karıştırabilir veya komşunuza üretmesi için verebilirsiniz) Kalan yarısının üzerine 4 silme çorba kaşığı tam buğday unu ve 2 çorba kaşığı su koyun, iyice pürüzsüz olana kadar karıştırın ve 10.güne kadar bu işlemin aynısını yapmaya devam edin.
Üçüncü günden itibaren ekşi maya kabarmaya başlar. Yedinci günden itibaren yumuşak bir maya kokusu gelir. Her gün baloncuklaşmalar yapar ve hacmen 1,5-2 katına kadar büyür, 10. gün sonunda ekşi mayanız kullanıma hazır demektir.
10. günden sonra mayayı ağzı kapalı olarak buzdolabında muhafaza ediyoruz ve haftada 2 kez besliyoruz. 
Artık 10 gün boyunca aynı saatlerde beslenip olgunlaşan mayamızın az bir miktarı hamurumuzun kabarmasını sağlayacaktır. Eğer mayanızın yeterince ekşimediğini düşünüyorsanız bir gün daha aynı sistemde besleme yapabilirsiniz.
Elde ettiğimiz bu ekşi maya bizim ana mayamızdır. onu ekmeğin içine direkt olarak katmıyoruz. Bu mayayı her koşulda buzdolabında korumak zorundayız maya eskidikçe güzelleşir.  Tatile giderken bile onu yaşatması için birine emanet edeceğiz.. Haftada 2 kez beslemezsek öleceğini unutmayacağız.
Şimdi ilk ekmeğimizi yapabiliriz. Bunun için bir gece önceden ekmek yapacağımız mayayı hazırlıyoruz.
40 gr (2 tepeleme çorba kaşığı) ekşi maya
50 gr (¼ su bardağı) içme suyu
50 gr (½ su bardağı) tam buğday unu
Büyük bir cam kapta dolaptan çıkarıp ılınmaya bıraktığımız 40 gr ekşi mayayı 50 gr su ile çözerek 50 gr unla iyice karıştırın, üstünü streç film ile örterek oda sıcaklığında sabaha kadar bekletiyoruz.
Sabahleyin akşamdan hazırlamış olduğumuz maya baloncuklar yaparak kabarmış olmalı bu durumda artık ekmek hamuru yapılabilir. 
140 gr akşamdan hazırladığımız mayamız
350 gr (2 su bardağı) ılık içme suyu 
450 gr (5 su bardağı) buğday unu
50 gr (½ su bardağı)  tam buğday unu
10 gr (1 silme çorba kaşığı) tuz 
Mayanın üzerine 350 gr ılık su döküp karıştırılarak hamur eritilir 500 gr un ve 10 gr tuz katılır. İyice pürüzsüz esnek  bir hale gelene kadar yaklaşık 10 dakika yoğurulur. Ben yoğurmadan önce spatula ile iyice karıştırıp daha sonra hamuru alttan üste doğru uzatarak çevresinden katlamalar yaparak esnek hale getiriyorum.

Sonrasında üzeri bir kapakla veya streç filmle sarmak suretiyle kapatılır ve hamur 8 saat ılık bir yerde bekletilir. Bu süre sonunda  2 katı kabaran hamur alttan üste doğru çekip uzatılarak 2-3 tur katlanır. 
Üstü streç ile kapatılır yarım saat bekletilir bu sürenin sonunda yine 2-3 tur katlama yapılır. Dört kez aynı şekilde yarım saatte bir 2-3 tur katlama yapılır. Bu işlemler sonunda ekmeğin pişirileceği borcam veya döküm tencerenin içine bir tabaka yağlı kağıt iyice buruşturularak yayılır amaç kat yeri yapıp ekmeğin şeklini bozmasın. (Ben kapaklı borcamda yapıyorum) Ardından hamur silikon bir spatula yardımıyla bulunduğu kaptan pişirileceği tencereye aktarılır (silikon spatula kullanmamın nedeni hamurun silikona fazla yapışmamasıdır) ve burada 2 saat dinlendirildikten sonra üzeri ıslatılarak bir jilet yardımıyla çizilir. Fırının tabanına ısıya dayanıklı bir tas içinde su koyulur (buhar yapması için) 250 derecede iyice ısıtılmış turbo ayarlı fırının ortasının bir alt rafında kapağı kapalı olarak 30 dakika pişirilen ekmek tencereden çıkarılarak tel rafa koyulur ve ısı 180 dereceye indirilir 30 dakika sonra ısı 150 dereceye düşürülür 15 dakika daha pişirilerek kek gibi ortasına kürdan çubuk batırılmak suretiyle kontrol edilir pişmemişse süre ilave edilir. Fırından fırına ısı fark edebilir süreyi 1-2 ekmek yapımında fırınınızın ayarına göre kendiniz daha iyi tespit edebilirsiniz. Pişen ekmek fırından çıkarılarak, tel ızgara üzerinde ılınmaya bırakılır. Ekşi maya ekmeği bir gün sonra yenirse kendini daha iyi toplar. Ekşi maya ekmeği dayanıklıdır çabuk küflenme yapmaz.







28 Mart 2016 Pazartesi

DRİFTWOOD ABAJUR

Deniz kenarında yazlık bir evde yaşayınca sahilde yapılan her yürüyüşün keyfide ayrı oluyor. Dalgaların getirdiği biri birinden farklı dal parçalarını (driftwood) denizin yıprattığı cam parçalarını (sea glass) ve kabukları bulup toplamak onlarla neler yapabileceğimi daha toplarken planlamak bazende yapacağım objeye göre parçalar aramak çoğu vakit zamanın nasıl akıp gittiğini bile anlayamadığım uzun yürüyüşler haline geliyor. Daha önce yaptığım driftwood panolarımdan sonra pinterestte yüzlercesini görüp beğendiğim ve uzun zamandır yapmayı planladığım abajur için gerekli parçaları tamamlayarak soluğu çalışma masamın başında aldım. Onlarca parçayı birer ikişer bir araya getirip sıcak silikonla yapıştırırken parçaların ortasına elektrik montajı için bir boru koydum. İstediğim şekli alan ayak kısmını bir kenarda kurumaya bırakıp eski bir abajur başlığını çuval bezi, jüt ile kapladım. Driftwood ayak kuruyunca kabloyu borudan geçirip elektrik aksamını monte ettim. Ampulü yuvasına yerleştirip fişi prize takınca çok güzel çalıştı demek isterdim ama diyemiyorum çünkü montaj sırasında sıyrılan kablo boruya temas etiği için (tabii bunu sonradan öğreniyorum) evin sigortaları attı. İlk şoku atlatınca bir denemeye daha cesaret etmeden  montaj işi için yardım almaya karar verdim.
Sonrasında oldu tabii tamda istediğim gibi...






Sahilde yürümeyi seviyorum...

27 Şubat 2016 Cumartesi

MANDALİNALI ELMA REÇELİM

Bizim evde sabah kahvaltılarının en tatlı son noktası daima reçellerdir. Reçel seven bir aile olarak damak tadımıza uyan yeni tatlar ararım fakat bu tarifim ise nefis tadı ve aromasıyla soframızın değişmez reçellerinden biridir. Daha önceki yıllarda bir iki kez kendi facebook hesabımda tarifini vermiştim deneyenler çok beğendiklerini söylemişlerdi ama zaman tünelinde pek çok şey gibi oda eriyip gitti.
Bir kezde burada paylaşıp deneyip beğenen olur da tarifin hayatta kalmasını sağlarsam ne mutlu bana...


İşte tarif:
1 kg granny smith elma
(kesinlikle bu cins elma farklı bir cins olmaz)
5 adet kokulu ve çekirdekli olan bodrum mandalinası
(kesinlikle bu cins mandalina farklı bir cins olmaz)
3 su bardağı toz şeker
bir kaç damla limon suyu
Elmaların kabukları soyulup çekirdekleri çıkartıldıktan sonra minik küpler halinde doğranır. Mandalinaların suyu sıkılır, elmaların üzerine dökülür mandalinaların içlerinde kalan parçalar temizlenip kabuklar ince julyen doğranır. Elmalar ve  mandalina kabukları birlikte derin bir tencereye konularak üzerine 3 su bardağı toz şeker ilave edilir.
Orta ısıda elmalar şeffaflaşana kadar pişirilir birkaç damla limon suyu damlatılarak elmalara zarar vermeden hafifçe karıştırılarak ocak kapatılır. Hemen tüketmeyerek saklamak isterseniz reçeli sıcak iken temiz ve kuru 1 lt'lik kavanoza doldurularak kullanılmamış bir kapak ile kapatarak soğuyana kadar ters çevirerek bırakın.